Reklamı Geç
Reklam
Diyarbakır
DOLAR32.4504
EURO34.829
ALTIN2438.6
BTC/USD62928.998
Reklam Alnı
Recep Özoğul

Recep Özoğul

Mail: [email protected]

Reklam Alnı

Bir Acı Hatıra

Bir Acı Hatıra

Recep Özoğul
Haberdiyarbakir.Org // Columnist
İletişimhaberdiyarbakir.org@gmail.com

Iç içe geçmiş dağınık ve gizemliydi evleri bu yerleşim yerinin.İnsanların sefaleti, eskimiş apartmanların dışından, köhne meskenlerin dökülmüş sıvalarından bile rahatlıkla farkedilirdi. Bu evler ki köyden kente göçenlerin, fabrika, inşaat işçilerinin, küçük esnafın ve işsizlerin ucuz diye başlarını soktukları viranelerden başka birşey değillerdi. Bu yerleşim yerinin dar ve karanlık sokaklarına girince içinizi bir korku alırdı ama evlerden sokaklara taşan sesler, yemek kokuları,  bir annenin çocuğuna seslenişi ve kedilerin parlak gözleriyle ortalıkta dolanmaları içinizdeki korkuyu bastırır ve size yaşama sevinci aşılardı.Balkonlarda civcivler beslenir, çatılarda güvercinler uçurtulurdu. Sokaklar boydan boya kazılırdı. Kazılan sokaklardan geçmek sanıldığı kadar kolay olmazdı. Hele bir de kış geldi mi asıl mesele burada başlardı. At arabalarıyla tahtalar, odunlar getirilir, kömür torbaları kilerlere veyahut merdiven altlarına istiflenirdi. Sobalar odunla, kömürle dolar, bir kibritin hastalıklı cılız aleviyle tutuşturulurdu. Çaydanlık fokur fokur kaynardı sobanın üstünde. Ekmekler pişerdi sobanın gözünde. Çamaşırlar kurutulurdu soba borusuna çekilen tellerin üzerinde.Ancak herşey bu kadar güvenli değildi .Kaç aile zehirlendi tıkalı soba bacalarından kim bilir.Her adımda tehlike, köşebaşlarında ihanet kol gezerdi Elektrik gidince gelmek bilmezdi. Böylesi zamanlarda lüküsle aydınlatılırdı odalar. Gölgeler büyürdü duvarlarda.Sular kesilince camiinin yolu görünürdü. Mahalle kültürünün, sıcak insanların, komşulukların ölmediği güzel zamanlardı. Çocuklar, sabah gün ağarnadan ellerinde tepsilerle tatlı satarlardı sokak sokak. Boyacı çocuklar, simitçi çocuklar, eskimocular, çırak çocuklar, işçi çocuklar...Burası adını üzüm bağlarından alan Bağlar ilçesi.

Muradiye Mahallesi'nden Gürsel Caddesine çıkınca Mavi Köşe denilen yerin karşında fabrika vardı, fabrikadan yukarı  ilerleyip sağa dönünce sıra sıra dükkanlara rastlardınız. Bu dükkanlardan birini arkadaşım işletirdi.Bu bir mahalle bakkalıydı. Mahalle sakinleri alışverişini bu küçük bakkaldan yapardı. Peşin alışverişe nadiren rastlanırdı. Bu nedenle veresiye defteri bir hayli kabarıktı. Bir sonbahar günüydü hatırlıyorum. Çünkü bakkala gelirken solmuş birkaç kuru yaprağın saçlarımın arasından kayıp gittiğini görmüştüm. Bakkala gittim. Oturduk. Önce çaylar geldi arkasından da mahalle dedikoduları geldi. Laf lafı açtı, muhabbet koyulaştıkça koyulaştı. Derken dükkana yaşlı sayılabilecek bir kadın girdi. Yanımdaki boş kürsüye oturdu. Alışık olmadığımız bir durumdu bu ve doğrusu biraz da şaşırmıştık. Kadın biraz öte beri  istedi. Arkadaşım, istenilenleri hazırlayıp kadına verdi. Kadın dalgın ve hüzünlü gözlerle bir sigara yaktı. Doğrusu, yaşlı kadının bize tuhaf gelen bu halleri karşında donup kaldık bir süre. Kim bu kadın diye geçirdik aklımızdan. Kadın, sigarasını derin derin içine çekti. Elindeki sigara bitmeden ikincisini yaktı. Ve gözlerimizin içine bakıp :"Biliyorum. Şimdi bana bakıp bu kadın neden üst üste sigara yakıp böyle delirmiş gibi içiyor diye düşünüyorsunuz" dedi. Biz bu cümleyi ve kadının bize ne anlatmak istediğini düşünürken kadın bize fırsat vermeden kendisi bu soruya cevap verdi ve şöyle devam etti:"Ben yakın zamanda iki oğlumu kaybettim. Hiç aklımdan çıkmıyorlar. Evde duramıyorum. Baktığım her yerde onlar var. Çıldıracak gibi oluyorum. Bu sigaralar onun için. Zihnimi uyuşturuyor dumanlar. Beynim uyuyor gibi oluyor. Çok zor, çok zor..."dedi ve kalkıp gitti. Arkadaşından bakıp durduk.Sessizliğe gömüldük. Gençtik ve ağlamayı kendimize yakıştıramazdık. Lakin ağladık ama kimseler görmedi ağladığımızı. Çünkü sigaranın dumanı örtüyordu gözyaşlarımızı.

Yorum Yazın

Reklam Alnı
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar