Reklamı Geç
Reklam
Diyarbakır
DOLAR32.5644
EURO34.901
ALTIN2443.3
BTC/USD62921.207
Reklam Alnı
Haydar Alper Eser

Haydar Alper Eser

Mail: [email protected]

Reklam Alnı

X’i Yalnız Bırak Y’yi Karşıya At Z’yi Unut!

X’i Yalnız Bırak Y’yi Karşıya At Z’yi Unut!

Efendim merhabalar! 12 Kasım 2021’den bildiriyorum. Hayattaysanız, şanslısınız. Zira hayatta kalmamızın tek yolu gittikçe ‘’şans’’ faktörü ile ilişkili hale gelmeye başladı. Nasılsınız, neler yapıyorsunuz? Bol bol sayfa yenilemeler, bol bol içsel sövüşler ve gün sonunda aynı çaresiz hislerin esiri olmaya devam ediliyor anladığım kadarıyla. Bugünkü yazıyı kısa tutacağım. Geçen hafta yazının çok uzun olduğuna dair bazı yorumlar aldım. Gerçi, Ertuğrul Amcanın çektiği halay dile getirildiğine dair de yorumlar aldım ancak o kısımlarda üç maymunun üçünü birden oynadım. Herkes bir yere ait olmak istiyor. Herkes basılı bir kimlik taşımaya alışmış. Kimsenin kendi kimliğini oluşturma arzusu yok. Peki, sizce durumlar nasıl?

Neredeyse 1200 okumadan ötürü herkese teşekkür ediyorum. Verilen birkaç aylık aranın ardından umut vericiydi. Fırsat buldukça yazacağım. Zira yazmak aklı atmamanın bir yolu bizler için. Bugün, okul hayatımdaki en nefret ettiğim ders üzerine birkaç denklem paylaşacağım. Öğretmenlerim okursa kızmasın ama kafamız o tarafa çalışmıyordu işte. Aslında öğretmenlerimizin kızmasıyla da ilişkilendirilebilecek anlatılanlar. Sonuçta ha suç işlemişsin ha ‘’benim kafam başka türlü çalışıyor kardeşim’’ demişsin. İkisinde de anormal ilan ediliyor ve insanlar için ‘’diğer tarafa’’ konumlandırılıyorsun.

Okulda x, y ve z denilen kahrolası üç harfi hiç sevmezdim. Bunu bir dil nefreti olarak algılamayın. Matematik Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalına dair söylüyorum. Bir problem yazılır, çözmek için bir denklem kurman gerekir. Zor bela o denklemi kurarsın. Tebrikler, Türkçeyi Matematikçeye dökebildin. Şimdi çöz bakalım! X’iyalnız bırak Y’yi karşıya at Z’yi unut! Kuşaklar arasındaki anlamsız hale getirilmiş kavgaları anlamıyorum. Kuşakları pazarcıların soğanları, domatesleri boyutlarına ayırması gibi harflendirmemizi ise az öncekini anladığım kadar dahi anlamıyorum. Sanıyorum konuşabilmek, anlamamakla başlıyor. Bunca anlamamayı kendime saklayıp sizlere anlatmaya çalışacak ve bildiğiniz yerden denklemi kuracağım. Bilen bilir, benim işim hiçbir zaman problem çözmek olmadı bu mecralarda. Ben sorunun yanıtına değil de sorunun kendisine dair üretmeyi seviyorum.

2012 yılında,USA Today, online platformunda okuyucuların Milenyallerden sonraki gelecek neslin adını seçmeleri için bir yarışma düzenledi. Z Kuşağı adı önerildi. Araştırmacılar ve popüler medya genellikle 1990'ların sonlarını başlangıç doğum yılları ve 2010'ların başlarını Z kuşağının bitiş doğum yılları olarak gösteriyor. Oxford Dictionaries, Z Kuşağı'nı "21. yüzyılın ikinci on yılında yetişkinliğe ulaşan nesil" olarak tanımlıyor. Oxford Learner'sDictionaries, Z kuşağını "90'ların sonu ile 2010'ların başı arasında doğmuş bir grup insan" olarak tanımlıyor.Merriam-Webster  Online sözlük, Z kuşağını "1990'ların sonunda ve 2000'lerin başında doğan insanların nesli" olarak tanımlar. Alınan direkt bilgilerden sonra kısaca alana dair bir son cümle vereyim. Amerikan Psikoloji Derneği, Z kuşağını "1997 yılından itibaren doğanlar" olarak tanımlıyor, kapanış.

Ülkemizde her gün konuşulan seçimlerde Z rolü, erken seçim olursa etkileri, Z ile seçim pazarlıkları gibi abuk durumlara şahit oluyoruz. Geçenlerde birkaç meslektaşımın ‘’Z Kuşağı ile İletişim’’ konulu ebeveyn semineri dahi verdiklerini gördüm. Bu kuşak üyeleri sanki toplumun bir ferdi değilmiş gibi davranılıyor. Üzerine yüklenen saçma sorumluluklardan güç bulan kuşak üyeleri ise tutum ve davranışlar konusunda ciddi problemler yaşıyor. Şu verilen seminerlerin bir kısmını siyasi parti temsilcilerine, kalan kısımlarını da kendilerini kuşakların pelerinli kahramanları olarak gören öncülerine vermenizi rica edeceğim.Ülkemiz tercihler ülkesi! Sınavlar, seçimler her daim kaderimizi belirleyen şeyler. Sunulan seçenekler kadar özgür olduğumuz sahada top koşturmamız serbest! Çizginin dışına çıkarsa sansür, baskı, soğuk hava tehditleri ile karşılaşmanız ise artık normun içine yerleşti. Şimdiye kadar pek etkisi olmayan kuşaklar arası çatışma bu seçimde can yakacağının sinyallerini uzun zamandan beri veriyor. Örneğin 1 Kasım 2015’teki seçimlerde oy veren seçmenlerin yalnızca %2’si Z kuşağı üyesiyken Haziran 2018’de bu yüzdelik pay 3,5 kat artarak %7 olarak hesaplanmış. Buraya kadar da ciddi bir etki söz konusu değil gibi duruyor. Peki, planlanan Haziran 2023 seçimlerinde bu durum nasıl olacak?Bu kez durum daha kritik! 2015’te verilen yüzdenin tam 8 katı, 2018’de verilen yüzdenin ise 2 katından daha fazlası ellerinde bir mühür ile bekliyorlar. Net bir araştırma yok ancak gençlerin sandığa gitme oranları da diğer jenerasyonlara göre daha yüksek olacaktır. Gençler falan derken bakmayın ‘’ben öyle değilmişim’’ gibi yazdığıma. Oldukça tarafsız kalmaya çalışıyorum. Ya da aniden yaşlanıyorum, kim bilir?

2023 seçimlerinde oy vermesi muhtemel 64 milyon seçmenin 18 milyonundan fazlası 1997 (bazı kaynaklara göre 1995 olarak alınmalı) ve üzeri doğumlu olarak tarihlendirilen kuşağın üyeleri olacak. Oy sayısına bakılınca 5 büyükşehir kadar etkileri var. E, haliyle en yüksek sayılar da nüfus oranına bağlı olarak bu büyükşehirlerde konumlanmış durumda. Evet, yazılan basit bir haber formatı gibi gelebilir ancak aynı kuşağın üyeleri olduğumuzu unutmayın!İlk yazan ben değilim. Herkes bu sayıların ve gelen dalganın büyüklüğünün farkında sanırım. Bir öğrencinin son gece sınava çalışması gibi yapılan seçim çalışmalarıyla tanınan ülkemiz bu kez biz gençler de dâhil olmak üzere herkesi şaşırttı. İnanış/görüş fark etmeksizin Z kuşağına dair her şeyi kullanma potansiyeli gösteren siyasiler akıllara ‘’madem bunca yeteneğiniz vardı o zaman şimdiye kadar neredeydini?’’ sorularını getirdi. Herkes gençlik yapılanmalarına önem veriyor. Sokakta adım attığınız an teşkilat davetleri alıyor, etkinliklere ücretsiz çağrılıyorsunuz.

Bence onlar da biliyor ücretli olunca hiçbirimizin gidemeyeceğini. İstihdama dair konuşulmuyor, takım elbiselerin bağrı açık gömlekleri ile çaylar içiliyor. Rabbim uzak etsin! Ha, bu arada gömleğinizde kaç düğmeyi açık bıraktığınıza veya kaçını kapattığınıza göre bir düşünceye itilebiliyorsunuz. ‘’Hepsini kapatma be öyle …gibi!’’ Ya da ‘’Açsana bir iki tane ya …misin?’’ diye algı tutulmaları duyabiliyorsunuz. Yıllarca sakal uzunluk ve tiplerine göre yaptığımız ayrımlar konusunda teknolojiye ayak uydurmuş ve daha nereden kulp bulacağımız konusunda şaşırmışız.Hiçbir zaman genelleyici olmamakla birlikte X ve Z kuşağı üyelerinden öğrenmemiz gereken çok şeyin olduğunu, toplumun bizlere atfetmiş olduğu kahramanlık yakıştırmasının uzun vadede gereksiz bir sarhoşluk yaratacağını hatırlatmayı bir borç olarak görüyorum şimdilik. Çocukluğumuzu çalan dizide geçen repliğe göre ‘’hala genciz, hala güzeliiiz!’’ ancak bu gençlik ve güzellik kavramlarını çok daha pragmatist kullanabiliriz. Geçen hafta ‘’hafıza’’ diyen olursa yanından uzaklaşın dediğim gibi ‘’gençlik, teşkilat, hizmet, örgütlenme, dava’’ gibi slogan hale gelmiş ucuz politik (ki özüne politik dahi olmayan) yaftaları duyarsanız ortamı terk edin.

Eğer ortam içinde değil, şahıs tarafından söylenmişse bir bahane bulun, kaçın. Zihnen emilmek/gerilemek, 1900 bilmem kaç yılında diye başlayan cümleler duymamak istiyorsanız, tüp/gaz/ekmek/hastane/yakıt ve temel yaşama dair ne varsa tümünün ‘’kuyruk’’ hikâyesini dinlemek istemiyorsanız ve en elzemi de vereceğiniz oyu bir ‘’kan davası’’ haline getirmemişseniz özgür kalabileceğiniz kişilere gidin. İlla kişi aramanıza da gerek yok, insan en çok kendiyle özgürleşecektir. Bu yazıyı muhtemelen Z kuşağı okumayacaktır. Yoo ben okudum ve Z kuşağına ait bir bireyim diyen varsa o zaman duralım. Demek elimizdeki dünyalardan herkes faydalanabiliyor. Demek her şey anlama ile ilgili. O halde ‘’Z Şiiri’’ adı altında açılan başlıklarda kelime kotası ile şiir yazma zaruriyetinin aptallık olduğu konusunda hemfikiriz. Ben de öyle tahmin etmiştim, daim olun.

İş eninde sonunda yaşamın her alanında olduğu gibi bir ‘’Değişim Yönetimi’’ ve ardından gelen problemler ile oluşuyor. Üst kuşaklar edinmiş oldukları dışsal ögeler ile bu alana karşı basit anlamda bir ‘’direnç’’ gösteriyorlar. İletişimin çözebileceği kısımlarda bizler iletişimi kestiğimiz için ise anlaşamıyor, düşmanlaşıyoruz. Bir taraf tarihsel değişimlerin hızını henüz anlayamadığı için geçmişten dem vurup dururken diğer taraf ‘’banane kardeşim 25 yıl önce SSK’yı kim yönetmiş, ben 20 yaşındayım.’’ diyebiliyor. Bahsettiğim gibi düşünürsek ikisi de haklı, bahsettiğim gibi düşünürsek ikisi de haksız!Derdimi incitmeden anlatabildiğimi düşünüyorum. Zaten paramparça olmuş bir toplumu buradan da ayırmayayım da yılların nefreti üzerime kalmasın. Hayatta olduğum için yorgunum, hayatta olmaya devam edeceğim. Umarım heyecanlanmam gereken şeyler yaşayabilirim. Erken bir seçimde bu yazılanlar (özellikle sayısal kısımlar) çöpe gider, şimdiden anlaşalım. Politika, spor, ekonomi tat alabildiğim şeyler değil. Derdimi şiirle anlatmaya devam edeceğim, müsaadenizle.

Şair NizârKabbani ‘’Horoz Kasidesi’’ isimli görece uzun ve kurgusal şiirinin 10.kısmında şöyle diyor:ülkemizde horozun biri gider, biri gelir zulüm aynı zulümdür. leninci hükümet gider amerikancı saldırır ezilen hep insandır Devamında aktardığı 12.kısımda ise şöyle noktalıyor. Sözü üzerine söz söylemeyeyim, sağlıcakla kalın. Kerem ke:bilir misiniz ben kimim? kontrolistan devletinde oturan bir yurttaş kahvede oturmaktan korkan bir yurttaş fincanın karanlığından devlet çıkarsa diye buacaip devleti tanıyor musunuz? orada güneşin doğması karara muhtaç horozun ötmesi karara muhtaç çiftlerin çocuk doğurma isteği karara muhtaç karar çıkmamışsa eğer sevgilinin saçının rüzgârda uçuşmasını engeller polis. durum öyle pespaye ki kontrolistan devletinde toprak tiksinir tohumdan her kuş korkar öbür kuşlardan karar sahibi de karara muhtaç işte böyle bir devlet kontrolistan!

Haydar Alper Eser
Haberdiyarbakir.Org
// Columnist
İletişim  haberdiyarbakir.org@msn.com

Yorum Yazın

Reklam Alnı
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar