Songül Gök Haberdiyarbakir.Org // Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@gmail.com
Şiddet, saldırganlığın yan/alt başlığı olarak yorumlanabilir. Saldırganlık, kişinin gerek içsel gerek bireyler arası ve yine gerek birey toplum arası iletişiminde anlaşılmama, belirsizlik, bastırılmış ve dışa vurulmamış üzüntü, kızgınlık, karşıdakini yok etme isteği gibi duyguların eyleme yansıması olarak ifade edilebilir. Şiddetin birçok çeşidi bulunur. Bu çeşitleri cürümsel, cürümsel olmayan( intihar-kaza), ölüme neden olan , fiziksel, cinsel şiddet diye sıralamak mümkün.
İlişkisel Saldırganlık: Sözsel olarak gerçekleşen bu saldırganlığı doğrudan veya dolaylı yoldan ikiye ayırmak mümkün. Doğrudan saldırganlıkta hedefe yönelik direkt bir çıkışma bulunurken dolaylı yoldan saldırganlıkta ise dönenceli bir şekilde hedefe iletilir. Araştırmacılar saldırganlığın kökenine indiğinde doğuştan ya da sonradan edinilme durumunu tam olarak saptayamamıştır. Sosyal psikologların çoğunluğu saldırganlığın hem doğuştan hem de sonradan edinilerek ve karma haliyle bireye yüklendiği görüşündedir
İçgüdüsel Yaklaşımlar: Yaşam ve ölüm iç güdülerini temele oturtan bir kuramdır. Bu kuram Freud tarafından tabana oturtulmuştur. Yaşam içgüdüsü bireyleri zevk almaya yönlendirirken ölüm içgüdüsü ise bireyi kendi yıkımına yönlendirmektedir. Bu iki içgüdü zıtlıklar taşıdığından kişide psikolojik çatışma yaratmaktadır. Bu çatışma sonucunda birey saldırganlığını başka bireylere yansıtarak çözüm üretmeye çalışmaktadır. Bu saldırganlık enerji olarak düşünüldüğünde, enerjinin boşaltımını azar azar gerçekleştirmek amaçlanmaktadır. Bunun nedeni ise enerjinin boşaltımında alınan hasarı en aza indirmektir. Bütün enerjinin birden boşaltılması oldukça yıpratıcı ve zarar verici sonuçlar doğurabilmektedir.
Sosyal Öğrenme Yaklaşımı:Bu yaklaşıma göre saldırganlık çevreden öğrenilmiş bir eylemdir. Doğrudan ve dolaylı olarak öğrenilebileceğini ifade eden bir yaklaşımdır. Gözlemleme, ödüllendirme gibi yöntemlerle edinilmektedir.
Saldırganlıkta Sosyal Faktörler: Saldırganlık uyaranlarla gerçekleşmektedir. Bu uyaranlar, engellenip, bastırılarak saldırganlığın kendiliğinden bu amaca yönelik kamçılanıp ortaya çıkmasına ortam hazırlandığını söylemek mümkündür. Baskı bireyde negatif hislerin uyarılmasına ve negatifliğin derecesine göre saldırganlığın da aynı orantıda arttığını ifade etmek mümkündür. Şahit olunan bir olay, izlenen filmdeki şiddetvari bir sahne, okunan kitaptaki bir bölüm , dinlenen şarkıdaki sözler gibi gündelik yaşantımızdan eylemler ve karşılaştığımız olaylar kişide olumsuz duygular uyandırma gücüne sahiptir. Bu gibi durumlar da saldırganlığın kışkırtılarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Saldırganlıkta Durumsal Faktörler: Alkol, sigara gibi tüketimiler saldırganlığı arttırmada önemli rol oynamaktadır. Yapılan araştırmalara göre özellikle alkol kullanımı kişinin sert, keskin çıkışlarda bulunduğunu ve kontrolsüz tepkiler verdiğini göstermektedir. Kişinin gevşeyerek benimsediği değer kavramlarını hiçe sayıp topluma, çevreye özensiz( kontrolsüz) tepkiler verdiği görülmektedir. Bakıldığında mekan, hava durumu gibi dışsal faktörler de saldırganlığı uyarmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sıcaklık, hava kirliliği, mekan ışığı gibi etkenler saldırganlığı belirli dereceler ile etkilemektedir.
Kişisel Faktörler: Bir diğer alt başlığımız da kişisel faktörlerdir. Yapılan araştırmalara göre A ve B tiplemesi kişilerde saldırganlığın farklılık gösterdiği görülmüştür. Buna göre A tiplemesi kişilerin düşmansal bir saldırı gerçekleştirdiklerini ve bu kişilerde B tiplemesine oranla daha çok testosteron hormonu taşıdığı saptanılmıştır. Cinsiyette bağlı olarak da saldırganlığın derecesi, boyutu değişmektedir. Erkekler, kadınlara oranla uyaransız olarak daha hızlı saldırganlık haline bürünmektedirler. Fiziksel saldırılarda da erkekler yine kadınlara oranla daha fazla şiddetvari davranışlar sergilemektedir. Kaynakça:https://aof.sorular.net/ozet/sosyal-psikoloji-i-cYX-unite-8-saldirganlik
Yine Güzel Bir Konuyu İşlemişsiniz. Bravo