Reklamı Geç
Reklam
Diyarbakır
DOLAR32.5657
EURO35.0899
ALTIN2435.6
BTC/USD62466.14
Reklam Alnı
Haydar Alper Eser

Haydar Alper Eser

Mail: [email protected]

Reklam Alnı

İstikrarsızlığın İstikrarı

İstikrarsızlığın İstikrarı

Efendim merhabalar. Çarmıhın üçüncü mıhı ile sizlerleyim. Uzun kalmayacağım. Zira okumaya ayrılan her saniye içerisinde kayıplar veriyoruz. Çalıştıkça kaybediyoruz. Aslında ekonomik bir değerlendirme yapmayacağım. Ki zaten yaşanan şeyler ekonomik falan da değil bana göre. Bir kumarbaz kaybetmeye başladıkça gerçek kimliğini açığa çıkarır. Toplumsal yaşamda hepimiz bir şeyleri toplumsallaşma bilincine uyum sağlamak için gizleriz. Hırs, kayboluşla ortaya çıkar. Refaha terstir. Refahı daha iyi hale getirmeye yönelik hırs ancak iyiyi daha da iyi yapma ya da bir kıyas sonucunda en iyi yapmaya itebilir bizleri. Bugün yaşadıklarımız tüm dinamikleriyle bir halkın nasıl gözden çıkarılabileceğiyle ilgili. Sanıyorum onu siyasetin tarihinde hep işaret parmağı havada, kaşları çatık, huysuz bir sinir küpü olarak hatırlayacağız. Şimdi onu unutmaya zorlanıp biraz kelimelere dair konuşalım.

İstikrar, ‘’krr’’ kökünden türemiş bir Arapça kelime. İçinde karara dair birçok şeyi barındırıyor. Karar verme, karar alma, kararda ısrar etme, kararı devam ettirme, kararda devamlılık ve daha yazılabilecek niceleri mevcut. Peki, pozitif veya negatif bir yönelimi var mı? Hayır! Sadece karar var! O halde bizler de oldukça istikrarlı bir ülkede yaşıyoruz. Gün geçtikçe kötüye gitmemiz, kötüye gitmeye dair bir istikrar belirtisi değil mi? Ancak zihinlerimiz bunu bize, sanki bir istikrarsızlık örneğiymiş gibi sunuyor. O halde toplumca istikrarsızlığın istikrarını yaşıyoruz. Tarafsızca anlamaya çalıştıkça taraf yaratıyorum kendimce.Bir zümre nasıl görmezden gelebilir kendini destekleyenleri bile? Ben neden talim olmak zorundayım sen şatafat içinde yaşayasın diye bir kuru ekmeğe? İran’ın son yirmi, Suriye’nin son on yılını o denli taklit ediyoruz ki ‘’nasıl bu kadar hızlı bize benzediniz’’ diye şaşırıyor İran ve Suriye bile.

Maaşlarımızı da iyi ki dolarla almıyoruz. Zira utanırdık gidip üç yüz dolar dahi etmeyen bir meblağı istemeye. Ayın birinden on beşine kadar göz dikiliyor üzerimize. Ve son sürat devam ediyor bu durum. On beşinden tekrar birine, döngü kısır! Mecliste geviş getiriyor birileri. Garibanın değer verdiği ne varsa dillere pelesenk devam. Ezan dinmemeli, bayrak inmemeli, iç ve dış mihraklar, konjonktür falan yıllar yılı aynı terane! Bu ülkenin gençlerinin telefonlarının internet geçmişlerinin yüzde yetmişinden fazlasında doların ne kadar olduğu aranıyor. Sekiz, dokuz yaşındaki çocuklar ‘’yeni yıldan beklentilerinin neler olduğu sorusuna’’ cevaben ‘’doların düşmesi’’ diyorlar. Velhasıl sadece bir jenerasyonun şimdisini değil; tüm zamanların geleceğini çalmaya yeltendiniz. Olay somutlaşmadığı için elinizi de kesmedi tabi kimse.

Gerçekten mağdur olan bir azınlık dışındaki hepimizin beter olmasını dilersem çok mu ileri gitmiş olurum? Evet, yıllardır daha beterini göre göre anladık bazı şeyleri. İyi de bu kez ‘’daha’’ kavramından söz etmemiz mümkün olacak mı? Haftaya kadar düşünelim. Sağ çıkmaya çalışalım bir şeylerin içinden. Sözü İzmir’e verelim. Bakalım Şair Eşref yüz elli yıl geriden ‘’Tarih-i Hususi’’ ile nasıl yorumlamış bu günleri:Yazılsın kanla tarih-i hususisi Hamid Han'ın Zamanında memalik Kerbela Meydanı olmuştur Cenab-ı Hak acep sormaz mı mahşerde bu milletten Niçin bir padişahın keyfinin kurbanı olmuştur?

Haydar Alper Eser
Haberdiyarbakir.Org
// Columnist
İletişim [email protected]

Yorum Yazın

Reklam Alnı
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar