Reklamı Geç
Reklam
Diyarbakır
DOLAR32.54
EURO34.8005
ALTIN2415.2
BTC/USD57175.99
Reklam Alnı
Meryem Avcı

Meryem Avcı

Mail: [email protected]

Reklam Alnı

Eğitimde Küreselleşme

Eğitimde Küreselleşme

Meryem Avcı
Haberdiyarbakir.Org
// Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@msn.com

Rekabetin ve değişimin hızlı yaşandığı günümüzde, teknoloji ve iletişim ağlarındaki gelişmeyle küreselleşm daha hızlı bir şekilde gerçekleşir. Küreselleşme, fiziki sınırların aşılması ve ekonomik ilişkilerin tekbir pazar haline gelmesi olarak bilinir. Eğitimde daha çok yüksek öğretimde belirgin olan küreselleşme, aslında eğitimin her kademesinde ve biriminde etkisini gösterir. Topluma nitelikli işgücü yetiştirmekle görevli olan eğitim kurumları, küreselleşmenin getirdiği gelişmeleri takip ederek yenidünya düzenine uyumlu bireyler yetiştirebilmek için önlem almakla yükümlüdür. Küreselleşme dünyanın tek pazar haline gelmesidir. Çünkü dünya çapında ekonomik, siyasal ve kültürel bütünleşme; ulus-devlet sınırlarının dışındaki yeni ilişki ve etkileşim biçimleri; fikirlerin ve teknolojinin küresel düzeyde kullanılması; sermayenin evrenselleşmesi, mekânların yakınlaşıp dünyanın küçülmesi, sınırsız rekabet ve serbest dolaşımla pazarın ulusal sınırların dışına çıkması bu kavramın kapsamındadır. Küresel eğitim, dünyadaki kültür ve toplumlar arasındaki bağlantıları vurgulayan bir dünya görüşünü yeni nesillere kazandırmayı ve onları bu doğrultuda yetiştirmeyi hedefler. Bu eğitimin amacı bireylere etnik bilinç, kültürel çoğulculuk ve sınırlar dışında rahatça hareket edebilmek için gerekli becerileri kazandırmaktır. Çünkü geleceğin toplumları ancak bu şekilde barış ve huzur içinde ilişki kurabileceklerdir. Bu tanımlardan da anlaşıldığı üzere küreselleşme sürecinde eğitime büyük rol düşer. Zira sınırların genişlemesi, ülkeler arası paylaşımların ve ilişkilerin artması bu sürece uyum sağlayabilecek bireylerin yetiştirilmesini gerekli kılar. Bunu sağlayacak toplumsal kurum ise eğitimdir.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin her geçen gün daha hızlı bir şekilde gelişmesi ve insanların eğitim, özel hayat ve ticaret gibi nedenlerle yurt dışına açılmaları, küreselleşmenin en çok bilinen ve görünen sebepleridir. Ancak küreselleşmenin arka planında yatan nedenler ülkelerin ekonomik çıkarları, büyüme, varlıklarını devam ettirme ve dünyada hâkim güç olma çabaları şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Liberalizm boyutundan baktığımızda, küreselleşme başta toplumsal, ekonomik ve kültürel yönler olmak üzere pek çok açıdan birçok ülke için tehlike oluşturur. Çünkü küreselleşme, bu açıdan bakıldığında sömürgeci bir anlayışa sahiptir. 1990 sonrası dönemde sosyalist Doğu Bloğu’nun dağılmasıyla seçeneksiz kalan ve ideolojik bir boşluk bulan liberalizm, sosyal devleti ortadan kaldırıp sermaye için çalışan yeni bir düzen oluşturma arayışına girmiştir. Bu nedenle küreselleşme, kapitalizmin elindedir. Dolayısıyla ona hizmet edecek şekilde gelişir. Bu bağlamda, başta Amerika olmak üzere ekonomisi güçlü ve dünya çapında söz sahibi olan ülkeler gerek ekonomik güçlerini gerek de teknolojiyi ve dili kullanarak küreselleşmenin yaygınlaşmasına yol açmışlardır. Küreselleşme sonunda ülkelerin değer yargılarında, insanların iletişim biçimlerinde, sosyal ilişkilerde, üretim ve tüketim anlayışlarında ve yaşam şekillerinde değişiklik olur. Bilgi üretiminin ve paylaşımının hız kazanması ile birlikte bilgiye olan ilgi ve ihtiyaç artar. Bunu temin edebilecek ve hızla değişen bilgiye ayak uydurabilecek bireylerin yetişmesi gerekir. Bunun yanı sıra bireylerin, kurumların ve ülkelerin bu değişikliklere paralel olarak kendi içlerinde bir takım değişiklik ve düzenlemeler yapmaları gerekli olur.

Eğitim ve sağlık gibi sektörlerden devlet elinin çekilmesiyle, küresel ihtiyaçlara cevap verebilecek özel sektör devreye girer. Bu da devletin toplum üzerindeki etkisini ve gücünü azalttığından birlik ve beraberlik zarar görür. Oysaki ulus devlet ulusal varlığa ve benliğe büyük önem verir. Bunun yanı sıra, sadece parası olanın hizmet alabildiği toplumsal kurumların ortaya çıkması, gelir eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne sererek ulus devletin sosyal adalet ilkesini önemli ölçüde zedeler. Eğitimin küreselleşmesi genellikle eğitim yöntem, süreç ve yönetimlerinin gelişmiş ülkelerle uyumuyla ilişkilendirilir. Ancak, eğitim sadece küreselleşmeye uyum için değil, aynı zamanda küreselleşmenin sebep olabileceği sorunların çözümü için de bir araçtır. Bu nedenle, küreselleşme ve eğitim arasındaki ilişki detaylı bir şekilde incelenip buna göre plan ve politikalar yapılmalı, küreselleşme sürecinin sadece olumlu yönleri değil aynı zamanda olumsuz yönleri de göz önünde bulundurulmalıdır.

Dünya çapında sayıları gittikçe artmakta olan özel ve vakıf üniversitelerinin açılmasıyla bu süreç hızlanmakta, yükseköğrenime devam eden öğrencilerin ve verilen eğitimin kalitesi düşmektedir. Çünkü artık akademik başarısı düşük olan bireyler de maddi imkânları varsa kendi ülkelerindeki herhangi bir vakıf üniversitesinde veya başka ülkelerdeki eğitim kurumlarında eğitime devam edebilmektedir Bilginin ve eğitimin metalaşma/ sermayeleşme süreci küresel kapitalizmle birlikte ivme kazanmış, piyasa işleyişini düzenleyen kural ve ilkeler, bilgiyle (ve eğitimle) ilgili tüm toplumsal süreçlerde egemen olmaya başlamıştır.Eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak, küreselleşmenin de etkisiyle, imkânsız hale gelmeye başladığından toplumun potansiyel yetenek ve zekâsının kullanılmaması söz konusu olur. Dolayısıyla toplumun kalkınması da gecikir hatta engellenir. Bu durum küreselleşmenin eğitim üzerindeki etkilerinin olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabileceğinin bir göstergesidir.

Küreselleşmenin sunduğu imkânlarla emekli olmuş yetişkinler de dâhil olmak üzere pek çok kişi kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda bir yetişkin eğitimi programına dâhil olmak ister. Bu nedenle başta üniversiteler olmak üzere pek çok özel kuruluş ve kamu kurumu yetişkinlere yönelik eğitim programları düzenlemeye başlamıştır. Bu durum hem ülkelerin kültür seviyelerini artırmakta hem de eğitim alma olanağı bulamayan kimselerin bu şekilde ekonomik kazanç elde etmelerini sağlamaktadır. Aynı zamanda bireylerin sosyalleşmesi, psikolojik olarak kendilerini iyi hissetmeleri, yaşamak için bir sebep bulmaları ve yaşlılık dönemlerinde dahi üretken olmaları huzurlu ve sağlıklı bir toplum oluşmasına katkıda bulunur. Küreselleşme ile birlikte eğitimde Erasmus gibi çeşitli akademik değişim programları düzenlenebilir olmuştur. Öğrenci ve personel değişimini kapsayan bu programlarda yararlanıcıların kültürel etkinliklerde bulunmaları beklenir. Bu etkinlikler aracılığı ile pek çok kişi farklı kültürleri yerinde tanıma ve kendi kültürünü tanıtma fırsatına sahip olmuştur. Bu da var olan ön yargıların kırılıp yeni ön yargıların oluşmasını engellemektedir. Bu yüzden bu tür programlar eğitim programlarına dâhil edilmeli, hem eğitim kurumlarının hem de yerel kurum ve kuruluşların bu tür etkinliklere katılmaları teşvik edilmeli ve uygulamanın önündeki olası engeller ortadan kaldırılmalıdır.

Yüksek öğretime Avrupalılık boyutu katmayı amaçlayan Erasmus Programı Avrupa’da zamanla kurumsallaşmış ve oldukça etkili bir program haline gelmiştir. Programa katılan ülkelerin ve üniversitelerin sayısı hızla artmıştır. Bu durum genç nüfusu giderek azalan AB için oldukça olumlu sonuçlar doğurmuştur. Program’a katılan öğrencilerin sayısı bir milyona aşmış ve Avrupa Üniversiteleri, özellikle AB’nin merkez ülkelerinin üniversiteleri, yabancı öğrenci çekmeye başlamıştır. Erasmus Programı’nın uygulanmaya başladığı 1987 yılından beri yaşanan gelişmelere bakıldığında programın başarıyla ulaştığı görülmektedir. AB’nin yüksek öğretimdeki rekabet gücünü artmıştır. Programa katılan öğrenciler çeşitli dernekler kurmuş, sanal ortamda deneyimlerini aktarmaya başlamış ve sürekli bir iletişim ortamı oluşturulmuştur. Program’a olan ilgi ve katılımın her yıl artması sonucu, hareketliliğin ilerleyen akademik yıllarda daha da artacağını söylemek mümkündür. Kaynak Oya Uslu Çetin  // L. Işıl Ünal // Doç. Dr. Yeşim Edis Şahin

Yorum Yazın

Reklam Alnı
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar