Reklamı Geç
Reklam 9
Reklam 12
Diyarbakır
DOLAR38.7786
EURO43.8944
ALTIN4143.5
BTC/USD102916.46
Reklam 2
Recep Özoğul // Trainer

Recep Özoğul // Trainer

Mail: [email protected]

Reklam 8

Türk Tiyatrosuna Ermeni Sanatçıların Katkısı

Türk Tiyatrosuna Ermeni Sanatçıların Katkısı

Recep Özoğul
Haberdiyarbakir.Org// Columnist

İletişim[email protected]

Değerli okuyucularim, sizleri değerli bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum. Röportajımızın konuğu Diyarbakır'dan Amerika'ya uzanan zorlu bir yolculukta birçok başarıya imza atmış bir kadın kahraman. Kendisiyle Osmanlı'dan günümüze Türk tiyatrosunun gelişimini ve bu gelişimde rol oynayan Ermeni sanatçıları konuşacağız. Dilerseniz röportajımıza konuğumuzu tanıyarak bağlayalım.

Elif Shannon-Chastain, 1977 yılında Diyarbakır’da doğdu. Lise yıllarında Orhan Asena Şehir Tiyatrosu’nda oyunculuğa başladı ancak ailevi ve toplumsal baskılar nedeniyle tiyatro kariyerine devam edemeyip, 1999’da Dicle Üniversitesi'nde İngilizce öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Diyarbakır ve İstanbul’da 15 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra tiyatro ve tarih tutkusu doğrultusunda İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Tarih alanında yüksek lisans yaptı. Burada Afife Jale ve Bedia Muvahhit üzerinden Türk tiyatrosunda kadın oyuncuların gelişimini inceledi.

Osmanlı tiyatrosundaki Ermeni katkılarına ve toplumsal cinsiyet rollerine olan ilgisi onu ikinci yüksek lisansını yapmak üzere ABD’ye yönlendirdi. Kaliforniya Üniversitesi Irvine’da Osmanlı-Ermeni tiyatrosu üzerine uzmanlaştı. Araştırmaları, 1890-1925 döneminde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tiyatroda kimlik, milliyetçilik ve toplumsal cinsiyet dönüşümlerine odaklanmaktadır.

2022’de Ermeni Çalışmaları Naneh Ödülü’nü aldı. 2023’te Michigan Üniversitesi’nde Knar Svajian üzerine sunduğu makalesi dikkat çekti. Aynı yıl, Mardiros Mnagian üzerine yazdığı makale ile Sylvie Tertzakian Onur Ödülü’nü kazandı ve bu makale 2024’te akademik bir dergide yayımlandı. Ayrıca edebi ve tiyatral çeviriler yapmaktadır. Son olarak, New York’ta yaşayan trans bir Türk mülteciyi anlatan “It Passed” adlı tek kişilik oyunu İngilizceye çevirmiştir.Elif Hanım konumuza bir soruyla giriş yapmak istiyorum.

Türk Tiyatrosunun Osmanlı Dönemindeki İlk Örnekleri Nelerdir Ve Bu Dönemde Tiyatro Nasıl Bir Toplumsal Karşılık Bulmuştur? Osmanlı dönemindeki Türk tiyatrosuna iki ayrı pencereden bakmak mümkün. İlk olarak 13. Yüzyıldan itibaren Geleneksel Türk tiyatrosu adı altında örneklerini gördüğümüz Osmanlı Müslüman halkının yegâne eğlencesi, meydanlarda oyuncular tarafından doğaçlama temalarla sahnelenen Ortaoyunu ve hepimizin aşina olduğu gölge tiyatrosu olan Karagöz gibi geleneksel eğlencelerden oluşuyordu. Modern ve batı tarzı tiyatronun başlangıcı ise 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar dayanmaktadır. Batı tiyatrosu Tanzimat elitleri tarafından memnuniyetle karşılanırken ve hükümet tarafından desteklenirken, yeni tiyatro tarzı ile Müslüman çoğunluk arasındaki kültürel ve stilistik farklılıklar, Tuluât Tiyatrosu adıyla yeni bir performans yöntemi ortaya çıkardı. Bu, geleneksel Ortaoyunu ile modern Batı tiyatrosunun bir tür senteziydi ve öncelikle geleneksel sanatçılar tarafından icra ediliyordu. Fakat Osmanlı entelektüelleri modernleşme sürecinde Tulûat tiyatrosunu eleştirmişlerdir. Tuluât tiyatrosu, esasen Ortaoyunu'nun ana karakterlerinin yer aldığı, Batı oyunlarının temalarına dayanan bir doğaçlama türüdür. Entelektüellere göre, Batı oyunlarının temaları bu şekilde yok edilmiştir. Tuluât tiyatrosunun amacı, sanat yaratmak ve sunmaktan ziyade, halkın dikkatini çekmek ve onları rahat bir şekilde eğlendirmekti.

Osmanlı Ermenileri modern batı tarzı tiyatronun öncüleri ve önemli katkı sağlayıcıları olmuştur. Mkhitarist Cemaati, Osmanlı tiyatrosunun tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Venedik'teki San Lazarro Adası'nda kurulan Katolik Ermeni manastır cemaatinin çoğu öğrencisi, Osmanlı tebaası olan Ermenilerdi. Bu nedenle manastır, Osmanlı devletinin kültürel bir uzantısıydı. Mkhitarist okullarında tiyatro faaliyetlerine katılan öğrenciler, mezun olduktan sonra Osmanlı İmparatorluğu'na geri döndüler ve Ermeni nüfusun çoğunluğunun yaşadığı İstanbul'un Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk ve Beyoğlu semtlerinde tiyatro faaliyetlerine devam ettiler.

Türk tarih yazımı, Osmanlı entelektüeli, yazar ve gazeteci Şinasi'nin yazdığı “Şair Evlenmesi” adlı eseri, Batı tarzı ilk tiyatro metni olarak 1859 yılını işaret etse de San Lazarro arşivlerinde 1774 ile 1860 yılları arasında yazılmış yüzden fazla orijinal ve çeviri tiyatro oyunu bulunmaktadır. Buna ek olarak, Şinasi'nin eserinden yetmiş yıl önce Venedik'te sahnelenen, Ermeni alfabesiyle yazılmış Türkçe ve yerel Türkçe dilinde yazılmış yirmi beş oyun, Türk tiyatro tarihçiliğinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Türk tiyatro tarihçisi Metin And, bu oyunların varlığını kabul etmekle birlikte bunların 19. yüzyıl Osmanlı edebiyatındaki Türk dramaturji çalışmalarına katkısından ziyade Türk tarihindeki ilk Batı tarzı tiyatro metni olarak Şair Evlenmesi'nin öncülüğünü vurgulamaktadır. 

Yaptığınız Araştırmalardan Hareketle Şunu Sormak Istiyorum. Ermeni Toplulukları Osmanlı’da Tiyatro Sanatının Gelişmesine Nasıl Katkı Sağlamıştır? 1846 yılında, Ohannes Kasparyan adlı bir Mkhitarist öğrenci, Aramyan Tiyatrosu'nu kurmasıyla sağladığı ilk katkıyı görebiliriz. Bu tiyatro, 1867 yılında Kasparyan'ın ölümüne kadar faaliyetini sürdürdü.  1856 yılında, tiyatro öğrencileri Mgırdiç Beshiktaşlıyan ve Srapyon Hekimyan, Ortaköy ve Beyoğlu'nda tiyatro grupları kurdu. 1859'da Hekimyan, Arevalyan Tadron (Şark Tiyatrosu) adında bir tiyatro kurdu. Osmanlı-Ermeni neslinin önemli isimlerinden birçoğu kariyerine burada başladı. Bunların en önemli isimleri Bedros Magakyan (1872-1873), Serovpe Bengliyan (1835-1900), Tovmas Fasulyeciyan ve 1920 yılında vefatına kadar sayısız oyuncuyu tiyatro sahnesine kazandırmış olan Mardiros Mınakyan'ı sayabiliriz.

Bu tiyatro grupları, Osmanlı İstanbul'unda daha geniş bir kitleye ulaşmak için Türk oyunlarına odaklanmaya başladı. Ayrıca maddi kazanç da göz önünde bulunduruldu. Şark Tiyatrosu haftada üç gün Türk oyunları sahnelemeye başladı. Sultan Abdülmecid Batılılaşma adına tiyatro oyunlarına önem veriyordu. Bu bağlamda, 1859 yılında Osmanlı hükümetinden alınan resmi bir mektupla Şark Tiyatrosu'na beş yıllık imtiyaz hakkı verildi. İmtiyaz hakkı sona erdikten sonra Şark Tiyatrosu faaliyetlerine 1867 yılına kadar devam etti, ardından grup anlaşmazlıklar nedeniyle dağıldı. Bu dağılmanın ardından yeni tiyatro grupları ortaya çıktı ve belki de en önemlisi, Güllü Agop olarak tanınan Agop Vartovyan'ın liderliğindeki Asya Kumpanyası, daha sonra Gedikpaşa Tiyatrosu ve Tiyatro-i Osmani olarak adını değiştiren gruptu.

Şimdi Isterseniz Güllü Agop’un Türk Tiyatrosunun Kurumsallaşmasındaki Rolünü Konuşalım. Gedikpaşa Tiyatrosu, İstanbul'un Fatih semtindeki Müslüman mahallesi Gedikpaşa'da faaliyetlerine istisnai birçok temsil ve yenilikle başladı. Burada Güllü Agop, Ermenice oyunların yanı sıra Türkçe oyunlar da sahnelemeye başladı. Tiyatro tarihçisi ve araştırmacı Refik Ahmet Sevengil'e göre, maddi sıkıntılar ve daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmak için Güllü Agop ve tiyatrosu Türkçe oyunlara daha fazla önem verdi. Türk Müslüman izleyiciler, Tulûat tiyatrosu ve Ortaoyunu gibi geleneksel tarzlarda yetişmiş oldukları için Batı tarzı oyunlara pek aşina değildi.

Gedikpaşa'nın Batı tarzı tiyatrosu, Tulûat ve Ortaoyunu tarzlarından bir kopuşu temsil ediyordu. 1870 yılında Güllü Agop, Türkçe dilinde tüm tiyatro türlerinde Türkçe oyun sergileme hakkı için on yıllık imtiyaz hakkı elde etti. Bu tarihten itibaren tiyatro, Tiyatro-i Osmaniadıyla faaliyet gösterdi. Güllü Agop'un tiyatrosu, Namık Kemal, Ebü-z Ziya Tevfik, Ali Suavi ve Şemseddin Sami gibi Genç Osmanlılar, hükümet bakanları ve reformcular için önemli bir kurum haline geldi. Bu Osmanlı aydınları tiyatro komitesinin üyeleri oldular ve tiyatronun Türkçe repertuarından sorumluydular. Türk oyunlarının sahnelenmesi ve Osmanlı aydınları için bir tiyatro kurumu olarak hizmet vermesinin yanı sıra, tiyatro Ermeni ve yeni ortaya çıkan Türk oyuncular için bir okul görevi de gördü. Örneğin, Namık Kemal'in edebiyat kitaplarımızda önemli bir yer teşkil eden Türk milletini yücelten ünlü oyunu “Vatan Yahut Silistre,”1224  Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir.

19. Yüzyılda Osmanlı’da Sahneye Çıkan İlk Kadın Oyuncular Kimlerdi Ve Bu Oyuncular Arasında Ermeni Kadınların Yeri Neydi? Müslüman olmayan kadınlar için iş seçenekleri sınırlıydı ve tiyatroda Müslüman kadınlarla rekabet yoktu, çünkü İslam hukuku Müslüman kadınların sahneye çıkmasını yasaklıyordu. Ermeniler tiyatroda tekel konumundaydı, fakat 19. yüzyılın ilk ortasında sadece on üç yaşın altındaki Ermeni kızların sahneye çıkmasına izin veriliyordu. 1856'da Aramyan tiyatro topluluğu ilk defa Ermeni aktrisleri işe aldı. İlk profesyonel aktris, 1860'larda adından söz ettirmiş Arusyak Papazyan'dı. Bunu müteakip Osmanlı tiyatro tarihine adını altın harflerle yazdırmış, bir sonraki aşamada Müslüman kadın oyunculara örnek teşkil etmiş, feyz aldırmış pek çok tiyatro emektarı kadın oyuncuları sayabiliriz. Mesela Azniv Hrachya, Sara Mannik, Ortadoğu ve Osmanlı sahnesinde Shakespeare’in ünlü Hamlet karakterini ilk defa bir kadın oyuncu olarak canlandıran Siranuş (Merope) Kantarcıyan, 1912-1915 yılları arasında Kınar Sıvacıyan ile kendi tiyatrosunu işletmiş Madam Aghavni Zabel Binemeciyan, Darülbedayi’nin baş aktristi ve Zabel Binemecıyan’ın kızı Eliza Binemeciyan ve 1950’de vefatına kadar oyunculuktan hiç kopmamış ve sayısız kadın oyuncuya örnek olmuş Darülbedayi’nin Eliza hanımdan sonra en yüksek maaş almış ikinci aktristi olan Kınar hanım olarak bildiğimiz Kınar Sıvacıyan tiyatro tarihimizde hatırlanması gereken yegane aktrislerimizdir.

Ermeni Tiyatro Toplulukları Hangi Oyun Türlerini Tercih Etmiş Ve Bu Tercihler Toplumla Nasıl Bir Etkileşim Yaratmıştır? Batı tarzı modern tiyatronun Ermeni topluluklarıyla sergilenmeye başladığı ilk dönemlerde öncelikle seçilen oyunlar genelde Ermeni aydınlanması (Zartonk) olarak bilinen dönemin ihtiyacına düşünsel bakışına göre şekilleniyordu. Bunun yanı sıra Shakespeare ve Moliere gibi yazarların çeviri oyunları sergileniyordu. Özellikle Shakespeare karakterlerini başarılı bir şekilde canlandırması ile ün yapmış en önemli oyuncular arasında Bedros Atamyan ve Vahram Papazyan’ı vurgulamak gerekir. Önceden bahsettiğimiz Gedikpaşa tiyatrosu ve Güllü Agop da bu geleneğe devam etmiştir ta ki Türkçe tiyatro sergilenmeye başlayana kadar. Tiyatroya Namık Kemal gibi Genç Osmanlılar adı altında Müslüman aydınların dahil olması ile klasik oyunların yansıra o dönemin siyasi ve kültürel değişimine göre oyunlar şekillenmiş. Örneğin Namık Kemal’in edebiyat tarihimizde yer etmiş ünlü eseri Vatan Yahut Silistre ilk defa Gedikpaşa Tiyatrosunda sergilenmiştir. Ayrıca Osmanlı tiyatrosuna damgasını vuran bir diğer isim olan Mardiros Mınakyan 1884’te kurduğu Osmanlı Dram Kumpanyası’nda ağırlıklı olarak melodramlara yere vermiştir. Açıkçası tiyatro her kesime hitap edebilen ve gerekirse halkı bilinçlendirip düşünmeye yönelten en önemli etkinlik olmuştur. İmparatorluğun son demlerine kadar yaşanan olayların, bilinç değişikliğinin ve aydın kesimin halka en yoğun ulaşabildiği bir araç olarak tiyatro en büyük araç olarak varlığını sürdürmüştür.  Bu güzel ve anlamlı röportaj için Elif Hanım'a çok teşekkür ediyorum. Verimli ve keyifli bir sohbet oldu. Okuyucularımıza iyi okumalar diliyorum. Saygılarımla...

Yorum Yazın

Reklam 3
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar