Reklamı Geç
Reklam
Diyarbakır
DOLAR32.5571
EURO35.0485
ALTIN2437.7
BTC/USD64582.95
Reklam Alnı
Haydar Alper Eser

Haydar Alper Eser

Mail: [email protected]

Reklam Alnı

Ya Hoşlukla Ya Da Tostla!

Ya Hoşlukla Ya Da Tostla!

Haydar Alper Eser
Haberdiyarbakir.Org
// Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@msn.com

Selam Exuy! (Gırtlaktan gelen bir ‘ğayın’ harfi ile okunur. Mahalli Arapça içerisinde ‘erkek kardeş’ anlamına gelir.) Yazmadığım bu uzun süre içerisinde yazacağım yazılarda bir anlatım şekli düşündüm. Fırsat buldukça Evrensel, Duvar, Şarku’lAwsat, Agos, Şalom ve Sabro gibi gazetelerin içeriklerini taradım. Kalemi şehrimden büyük, usta MıgırdiçMargosyan’ın yıllardır ‘Kirvem’ diye başlayıp bir solukta devam ettirdiği gibi bir kelime de düşündüm bu sırada. Günlük hayatta da sıklıkla kullandığımız bir çağrı olan ‘exuy’ olabilir diye düşündüm. Sonra exuy diye başlarsam sadece erkek kardeşlere hitap ediyormuşum gibi algılanırım, tüm ‘ıxtilere’ ayıp ederim diye vazgeçtim. (Ixti, gırtlakta gelen bir ğayın harfi ile okunur. Mahalli Arapça içerisinde ‘kız kardeş’ anlamına gelir.) Mahmut Ağabeye selam verip uzun lafın cücesini aktarmam gerekirse hala kendime uygun bir hitap kelimesi bulamadım. Yakın zamanda hep birlikte buluruz. Zaman az, acı çok! Konumuza dönelim!

Küfürler ile girilen yılın üçüncü ayını da yarıladık bugün. Saat, insandan daha hızlı işliyor. Ocak ve şubat aylarında çok önemli gelişmeler oldu dünyaya dair ve olan bu gelişmelerin hepsi ocak ve şubat ayında kaldı. Etkisini her gün görmeye devam ediyor olsak da bir şekilde unutturmaya çalışıyorum işte. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen ve toplumun minimal bir kesiminden tepki çeken bir olayı aktarmaya geldim. Yeni başlayanlar için biraz ‘sert yazıyor bu, okumam ben’ diye iç geçirtecek kelimeler görülebilir. Tanıyanlar ise buna oldukça alışkınlar diye tahmin ediyorum. Peki, ne oldu geçen hafta? Anlatsana! Taşına, toprağına kurban olduğumuz şehrimizde taşlarla ilgili bir hadise meydana geldi. Zaten toprakla ilgili bir hadise meydana gelemezdi. Somut anlamda 2015 itibariyle ilmek ilmek örülen ‘betonlaştır, unuttur gitsin’ mantığı tıkır tıkır işlediği için toprağın ne olduğunu bile unuttuk şükürler olsun. Taşlara gelince onlara her daim güvendik. Begler, (Bey olarak bilinir, bazı ilçeler için maddi gücü zulüm ile artan kimselerdir) paşalar gelmiş yıkamamış bu taşları. Sur dedin mi önce besmele çek, ayağa kalk, saygı duy. Gerçi bir ara taşlarını çalmaya kalktılar ama geçmiş gündür Haydar, eşmemek lazım.

Birileri, bu insanların o birileri içerisindeki temsilcisini sevmediğini biliyor. Aynı birileri, bu insanların sevdikleri şeyleri de çok iyi biliyor. Son olarak yine bu aynı birileri ise psikoloji, iletişim gibi alanları bildiğini sanıyor ancak yer mi bunu Diyarbakır Çocıği? İletişim için kullanılan birçok teknik var. Bunlardan birinin ismi de ‘tost tekniği’ çok basite indirerek anlatırsam tost malzemesi olan iki ekmek olumlu olan cümleleri, söylemleri aktarıyor diyebilirim. Ekmek karın doyuruyor, ma bizim halkımız da ekmeği çok seviyor. Oradan ekmeğin olumlu bir şey olduğu aklınızda kalsın. Devam edelim, araya konan malzeme ise bu iki olumlu cümle veya söylem arasında verilen olumsuz/negatif içerik! Örneğin çocuğunun durumunu soran öğrencinin velisine söylediğim ‘öğrencimizin iletişim becerisi çok yüksek, bu durum bazen sınıf içerisinde öğretmene karşı tamamen istemsiz bir manipülasyon adımına dönüşebiliyor, bu süreçte ortak çalışarak durumu aşabiliriz, öğrencimizi çok seviyoruz. (Ma, yılda kaç milyar para veriyor nasıl sevmeyelim? - içinden)’ gibi…

Uzatmadan anlatmak istediğime nokta koyayım ve inzivaya çekileyim bir haftalık. Şehrimin insanı surları, taşları, tarihi çok seviyor. Bu sevgi tost tekniği açısından düşünüldüğü zaman bize ekmeklerden birini anımsatmalı. Başka? Şehrimin insanı annesinin karnında duymaya başladığı dili de çok seviyor. Fırsat buldukça da konuşmaya çalışıyor (üzerine bomba yağmazsa). Bu sevgi de tostun ikinci ekmeği olsun. Bunun arasına sevilmeyen bir şeyi koyarsak muhtemelen istenilen mesajı verebiliriz. Hatta bu sevilmeyen şeyi de sevgi kelimeleri ile sunarsak tadından yenmez bir algı yaratabiliriz. Olay oldukça basit! Başta tepki verilir, sonra tepki azalır. Her gün git-gel maruz bırakılır. Bir süre sonra bakmışsın ki aslında problem değil. Merdiven dayayıp indirmeye çalışmıyorsun. Yani şehirdeki insanlar seni sevmese de ‘seni seviyorum’ demeye alışıyor. Daha da ileri gidiyor ve ‘kardeşim senin annen benim annemdir, senin dilin benim dilimdir. Sana özgürlük bahşediyorum. Bu cümleyi anadilinde söyleyebilirsin’ diyorsun. Benim gariban insanım sana dönüp ‘ez jı te hez dikim’ diyebiliyor. Körler ve sağırlar birbirini ağırlıyor. Çarşıda görülen ve ‘e he sevmiyem ha zorladır?’ laflarına gülmeceler başlıyor.

Yazıya, beni sevmeyen insanların sevgi durumunu değiştirmeye çalışarak son vermek istiyorum. Toplanın ve başlayın adımı defterlerinizin köşelerine yazmaya. ‘Em ji Haydar hez dikim’ olabilir. ‘Yes kez sirum yem Haydar’ olabilir. ‘Ohibbuke ya Haydar’ olabilir. Seçim size kalmış. Yeter ki sevin. Karıştırmayın nasılını! Ya hoşlukla ya da tostla!Yazıyı ilk kez okuyanların ‘kardeşim sen aklını kaçırmışsın onla o ne alaka’ demesi ve birkaç tekrardan sonra ‘lan aslında çok mantıklı yazmış ha’ demesi muhtemeldir. Başlangıç için adımı aratıp küfürler yağdırmamanızı temenni ediyorum. Konuşursak anlaşabiliriz. Tabi gerçekten konuşursak!Haftaya görüşene kadar da sevmeye devam edin beni. Belki bir gün bir balkon konuşmasında ben de sizleri sevmeye çalışırım. Verdiğiniz oylar yerine, okuduğunuz gözlere sağlık olsun. Şîyarbe ve deMaaselem!

Yorum Yazın

Reklam Alnı
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar