Hayat Skorlardan İbaret Değildir (Konuk Yazar)
GüncelDuyduğum Ben “Kendimi Sevmiyorum Ki”, Zaten Ailem De Beni Sevmiyor, Anne Babamın Boşanma Nedeni Oluyordum” Cümleleri Boğazımı Düğümledi, Kulaklarımın Sağır Olmasını Dilerdim.
Gizlem Derin Konuk Yazar
Habrdiyarbakir.Org Haber Ajansı
İletişim haberdiyarbakir.org@gmail.com
Bu cümleleri gencecik, pırlanta gibi bir öğrencimin ağzından duydum. Sonra anlatı uzun uzun. O anlattı ben dinledim, bulunduğum ortam buz kesti bir anda, ilk kez bir sohbettin içinde bulunurken duyduklarımın verdiği rahatsızlığın altında ezildim.
Böyle ezilmiş hissetmenin en büyük nedeni; hiçbir şey yapamamanın acizliğinden kaynaklanıyordu. Toplumda bu durumu yaşayan binlerce insanın olduğunu bilmek ve bunlardan bazılarını geleceğe hazırlamak inanılmaz bir sorumluk çünkü. Toplumun yapı taşlarını oluşturan gençleri geleceğe en iyi şekilde hazırlamak birçok eğitimcinin isteğidir. Fakat bunu yaparken, ruhlarında ki yarıkları ne denli görüyor, onarıyor ve hissediyoruz? Ruhu yarık, paramparça olmuş çocukları, gençleri ne denli anlayabiliyoruz? Kırık bir ruha sahip çocuk ne denli başarılı olabilir veyahut başarılı olsa dahi ne denli mutlu bir birey olarak hayatına devam edebilir? Gelecekte yetiştireceği nesilleri ne denli sağlıklı yetiştirebilir?
Her ebeveyn çocuğum en iyi yerlerde okusun, hayat denen yarışta hep en önde gelsin fikrine sahiptir. Çoğu ebeveyn yapamadığı şeyleri çocuklarına yaptırarak tatmin olma hazzı içindeler. Ebeveynlerin bu tutumu çocukların sürekli görünmeyen soyut bir yarışta mücadele vermesine neden olurken, onları bir birey olmaktan uzaklaştırarak bir maraton yarışmacısına dönüştürmektedir. Bir ebeveyn olarak çocukların iyiliğini istemek, onların iyi yerlere gelmesini istemek elbette haklı bir gerekçedir. Fakat hiçbir gerekçe çocuğun sağlıklı bir ruha ve bedene sahip olarak hayatına devam etmesinden önemli değildir, olmamalıdır.
Ruhu, zihin dünyası karmaşık ve sağlıksız olan bir bireyin başarılı olması da çok olası bir durum değildir. Varsayalım ki bu birey baskılar sonucu çok çalıştı ve çok iyi mevkilere geldi… Peki bu geldiği mevkide fayda sağlaması gereken kişilere ne denli fayda sağlayabilecek? Tüm bu soruların cevabını aslında şu an yaşadığımız topluma bakarak cevaplamak mümkündür. Zira şu an toplumda kronikleşen bir mutsuzluk, bir umutsuzluk var. Çocuk, genç yetişkin demeden ciddi bir kitlede depresyon ve çeşitli travmalar mevcut.
Huzurla yaşamanın zorlaştığı toplumda ebeveynlerin çocuklara yüklediği sorumluluklar veya şartlandırdıkları durumlar ise hayattı daha da zorlaştırmaktadır. Çocuklarımızı büyüyüp çok başarılı olsunlar diye şartlamaktan ziyade potansiyel ve isteklerini göz önünde bulundurarak onları yönlendirmek çok daha sağlıklı olacaktır. Ülkemizde üniversite okumayanların değersiz görüldüğü okuyanların ise daha da değersiz olduğu (atanamama ve işsizlik nedeniyle) büyük bir tezatlık varken ve işsizliğin kapısını aralayan üniversitelere girmek için her yıl milyonlarca gencin emek verdiği, ter döktüğü sınavlar yüzünden genç hayatı eksik yaşamaktadır.
Her bireyin sağlıklı bir şekilde hayatına devam edebilmesi için gerekli olan rekreasyonel faaliyetlere katılması gerekirken bu çocukların dışarıda akıp giden hayattan izole bir şekilde yaşamaları istek ve arzularını sürekli erteleyerek yaşamaları onlarda dönüşü olmayan sorunlara neden olabilmektedir. Tüm bunları yaşamak zorunda kalan binlerce kişinin, yaşadıkları önemsiz ve kabul edilemez bahaneler olarak gösterilmektedir. Bu bireyler, çoğu zaman aileleri hatta öğretmenleri tarafından mobinge uğrayabilmektedir. Bu durumun kabul edilebilir bir tarafı olmamalıdır.
Hiçbir başarı, hiçbir skor bireyin hayatından önemli değildir. Çoğu ebeveyn bu yazıyı okurken biz onların hayatlarını kurtarmak için çabalıyoruz diyecektir. Bu kısmen doğru olsa da hatalı bir yaklaşım olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Hayatları kurtulsun diye baskılanan kişiler belki sizlerin deyişiyle hayatlarını kurtaracaklardır fakat ruhları bir ömür tutsak olacaktır. Eksik veya kazanılmamış başarılar eninde sonunda tamamlanır veya kazanılır fakat yarılmış, kırık bir ruhun dönüşü pek mümkün değildir.
Baskı ve mobing altında geçen zamanın ise telafisi veya geri dönüşü asla olmayacaktır. Çocuklarımızın, öğrencilerimizin başarılara koşmasını her şeyden çok istesek de bu durumu bir var oluş mücadelesine dönüştürmemeliyiz. Hiçbir çocuk çok iyi ünvanlara sahip oldu diye iyi olmaz ya da şişirilmiş herhangi bir ünvana sahip olmayan biri kötü olarak nitelendirilemez. Sahip olunan veya olunacak ünvanlar bireylerin karakterini şekillendirmemektedir. Çocuklarınızı sahip oldukları yetenekler veya sahip olacakları ünvalar için sevmeyin. Gerçekten sevilmeye değer bireyler olarak görün ve bu şekilde sevip sayın.
Size karşı nefret, kendilerine karşı da acımasızlık duygusunu yeşerten bireyler yetiştirmeyin. Hiçbir şey onlara olan sevginizin önüne geçmesin, bu sevgiyi dile getirin ve çokça gösterin. Söylenmeyen güzel şeyler gösterilmeyen iyi davranışlar geleceğinize pişmanlık olacaktır. Çocuklarınız, derecelere koşması gereken bir maratoncu veya büyük skorlara imza atması gereken proje bireyler olmamalı. Onlar sadece sizin çocuklarınız, size sunulmayan şeyleri (sevgi-saygı) sunmanız gereken gösterilmeyen güzel şeyleri göstermeniz gereken biricikleriniz. Hayat koşulması gereken bir maraton olsa da skorlardan ibaret değildir. Haya; bu maratonu koşarken edineceğimiz güzellikler bütünüdür.
İlginizi Çekebilir